nesin ki sen?
havaya fırlatılan bir taş eğer konuşabilseydi mutlaka kendi iradesiyle yola çıktığını söylerdi
nesin ki sen bunca hezimetten sonra?
tüm bu cinayetlerin bir manası olmalı
kolomb mesela onca eziyetten sonra
amerikayı bulduğunda mutlu olmadı;
ararken mutluydu.
çünkü ”anlam” mistik bir plandır
her plan gibi de yalandır o ayrı
ve tutku dediğim sen anladım gayrı
yalandan geriye kalandır
kar yağdığında tarihin birinde
kaç zamanın esiri cadılar
büyülerini yapardı inlerinde
bi biz vardık o şiirde
bi biz, her bi yanılgımız
bir diğerinin cesareti
harfiyattı işim bu şehirde
yükü ”yemin”den ağır
utangaç harfler ticareti
sana koşardım bi sevinç
çocukça heyecanım ve
bi kamyon dolusu kelimeyle
bi kenarda unutup selameti
kar yağdığında bi biz gülerdik
herkes kaçmıştı kendisinden
yeni günlerine bakıyorlardı
biz eskisine küfür, göze alıyorduk
dudağa niyeti, dimağa eziyeti
kar yağıyordu
buzdu sesin, sanıktı nefesin
soysuz sopsuz karanlık kente
korkuyordum unuturum diye ismini
kalbim ağzımda atıyordu
kar yağıyordu bembeyazdı düşlerin
altında bi biz vardık sisin, küllerin
ama şimdi anımsıyorum buseni
sıfırlar ve birlerin ötesinde
vahşi bir aslanın korkususun sen
gözümün yaşı, başımın uğultususun
masumiyetin kaybısın yavrum
hazzısın barbarların
yanılgısı ahir zamanların
ama aşk koskocaman bir acıdır
büyük romanların tenhalarında.
sevda goca başımın tacıdır;
annenin asla konuşma onlarla
diye tembihlediği yabancıdır
zamanın bükülmesi
o yaşın dökülmesi
rüyanın ağıtısın mesela
bu kentin yıkıntısı sonra
baharın esintisi benim için
fakirin avuntususun biraz
melekler şehrisin örneğin sen
ama en çok abdalın kadri
sonra yılanın fısıltısı
sükunetin yankısı
karanlığın sabrısın
nesin ki sen;
bunca ganimetten sonra?