Savaş Dinçel

164

“Bülbüller bizim eğlenmemiz için müzik yapmak dışında pek bir şey yapmazlar…
Bu yüzden bir bülbülü öldürmek günahtır.” Harper Lee – Bülbülü Öldürmek

bir bakış var
hatırlıyorum
unutmak
ne mümkün
nâmümkün

1402 bandıralı Vladimir isimli gemi
karadenizin deli sularından kurtulup
istanbul boğazının sakinliğine
kendini bırakalı daha 1 saat olmamıştı
geminin aşçısı Anton için
güvertedeki sigara molası da bahaneydi
tıpkı diğer şeyler gibi bu da
burnunda tüten karısı Nina için
her bişey onun için
her seferinde sadece denizden geçerken
kıyılarına hayran hayran baktığı
istanbul’a benzetiyordu onu
sakin, huzurlu gözüküyor
ama içindeki fırtınaları hep gizli sanki
gözünden akan yaşı silmedi Anton bu kez
bıraktı karışsın diye marmara’ya
eskiden burada bir boğaz olmadığını
asırlar boyu burada yaşayanların
gözyaşlarının birleştirdiğini anlatmıştı
ikinci kaptanı Vanya, ege ile karadeniz’i
inanmıştı ona, çok kitap okurdu
bilgili adamdı kaptan
saatine baktı vardı hala zaman
ikinci sigara için, Nina için, gözyaşları için
“kimse seni benim gibi sevemez” diye bi mısra
mırıldandı kurumuş dudakları
tek bildiği şiirden tek hatırladığı.
cebinden minik bir dürbün çıkardı
daha iyi görmek için kıyıdaki gözyaşı sahiplerini
genç bir çift kıyıdaki bankta sanki küsler
yaşlı bir amca diğer bankta yalnız
park etmeye çalışan üstü açık arabadaki bir adam
yanında çok genç mutsuz bir kız
zoraki gülümseyerek yaşıyor.

biraz yukarıya kaldırdı dürbünü
çay bahçesinde dört tane orta yaşlı adam
okey oynuyorlar; adamlardan biri
elindeki taşı masanın ortasına bırakıyor
yüzündeki çocuksu sevinç
diğerlerinin isyanına karışıyor
yanında oturan delikanlı sanki
dikmiş gözlerini Anton’a bakıyor
delikanlı, adama Anton’u gösterip sanki
işaret ediyor gemiyi
şimdi adam da bakıyor gibi
ciddiyetle dinliyor delikanlıyı…

Anton’un öyküsü biraz sakil biliyorum
biraz zorlama sanki biraz kalabalık
ama şansımı deniyorum
yanında oturduğum adam
okey oynamayı bırakıp ta
inanmayacak hikayeme onu tanıyorum
ama hep o mu anlatacak bana
hayranlık uyandıran uydurma hikayeler
ne var yani ben de anlatabiliyorum
hani fena da gitmiyorum
bi bana, bi Anton’un gemisine bakıyor
gülümseyerek dinliyor işte güzel güzel
sözümü de kesmiyor bu iyiye işaret
başka adam tabi başka
yaralı yüreği hep bi başka özel
benim bildiğim isimle usta, maalleden abi,
yeri geldiğinde Anton’un ikinci dereceden akrabası Rus bi kozmonot
yeri geldiğinde Sait Faik
yeri gelir Berber Ali, İsmet İnönü
ama izninizle ona şöyle sesleneceğim
“büyük Danimarkalı” diyeceğim ona
“Baba” diyeceğim unutmadım, unutulmadın
“bak her bir dakikan hala zihinlerde hep özel”
iyi ki masana oturmama izin verdin
sevgili Savaş Dinçel

peki o bakış ne
bi yüzün buruştu
uyduramadım mı senin gibi
meraklısı için afilli uyduruk bir hikaye
e bi şarkı söyliim o zaman
“koyup ta bir başıma, bırakıp gittin beni…”

İlgili yazılar

Abyss

I remember the future and dream of the past. Üç güneşi vardı o toprakların her birinin işi, ışığı başkadallarına ümit…

Haziranın Yirmisi / Lycurgus

‘Şahane haberlerim var! Sanıyorum gezegendeki tüm iyiniyeti yok edecek bir düşünce biçimini mükemmelleştirebildim.’ boş bir sahnedir artık haziranın yirmisiyalan dolan…

Cumartesi

"Yoklar.... Soracağım şeyler var... Konuşmak istiyorum; yoklar!" Sezen Aksu Dertli bakışlı karga yine kondu usul usul her zamanki yerineDikti gözünü…

Omerta

“Birine alışırsın, hatta ondan hoşlanmaya başlarsın ve o gider.Sonunda herkes gidiyor. Ama en kötüsü; O 'biri'nin kendin olması." çalsın artık…