“Birine alışırsın, hatta ondan hoşlanmaya başlarsın ve o gider. Sonunda herkes gidiyor. Ama en kötüsü; O ‘biri’nin kendin olması.”
çalsın artık napiim açtım sesini sonuna kadar eski müzik setimde son kez gelsin Ferdi’den, hep unutmaya çalıştığım o nemli şarkı, uzanayım kahpe koynuna gecenin, günümün en gizli pişmanlıkları, dünümün hatalı yaşanmışlıkları, yarınımın flu yanlışlıklarıyla. ihtiyar elimde zor tuttuğum California 1999 ünlü kan kırmızı şarabı aynada, aynada zor tuttuğum Tunceli 1971 ünsüz can hırsızı harabı ikisi de sessiz bakışıyorlar, bir tek kendilerinin bildikleri bi yasanın, bir tek kendilerinin erdiği bir tasanın haritasını saklıyorlar sanki. söyleyebilseler ağızlarından çıkacak tek laf şu olacak belli ki: “Sen de haklısın!”
yansın gayrı napiim sildim üstünü nefsinin artık eski defterimde bi heves vursun diye sahilime, yalnızlığımın güneşinin o demli şavkı. sarılayım isterim oysa gülümseyen çocukluğuma, titreyen dudaklarım bulutlu göz bebeklerim, bi türlü kapanmak bilmeyen yaralarımla. şimdi susmalıyım ama; nasılsa zamanı gelir, bekliyorum; bekleyecek, çıt çıkarmadan küsecek, daha da yenilecek, daha da sindirecek uzaklaşacak gidecek buralardan, gurbetin tüm yollarını ezberleyecek, her adımımda sendeleyecek ama artık sinirlenmeyecek, iyice sinecek, biliyorum gitgide daha az konuşacak, daha çok sessizleşeceğim. o gün gelir; sokakta karşılaşır da bi an çıkaramazsam kendimi tüm tanımadıklarımın mimikleri olup öylece kalakalacağım belki ağzımdan kurşun gibi dökeceğim zor bela kelimeleri; “Sen de haklısın!”
"Varlığın, anlatabileceğim her yerde kalır." senden sonra!devrildi tüm ağaçları sahil yolunun, ay söndüyağmur irileşti sokaklara döktü nefsini nefesinimuzaffer, sessiz bir…
‘Şahane haberlerim var! Sanıyorum gezegendeki tüm iyiniyeti yok edecek bir düşünce biçimini mükemmelleştirebildim.’ boş bir sahnedir artık haziranın yirmisiyalan dolan…