ESANS
hayat, şiir yazmak için ufak bir bahanedir!
…
kolay kolay vazgeçemeyeceğin bir şeyin
uzağında kalabilmeyi becermekmiş
esası bu sefil hayatın
yakınında durmalı oysa detayların
hem başka nasıl görürdüm ki
saçlarının arasına gizlediğin hüznü
nasıl bilir anlayabilirdim ki
tüm evrenin tasasını taşıdığını
özleminin kıyameti gözyaşlarının
bu adaletsiz aşkın yasasını yaşadığını
nerden bilirdim ki başka türlü, çıldırtacağını
çok sevmenin, insanı yeri gelip te…
yeri tam da gelip,
başka ne türlü öğrenebilirdim ki
yenilip te biteviye, nasır tutunca bir kalbin
nasıl da acımasızca sırtını dönüp gideceğini;
o yüreği yaralı, geçmişi karalı genç kadının
‘gel noolur, yanımda sol, bi benim ol, benle kal’
isyanlarını, nidalarını, ahlarını, günahlarını
sırf apdalca delikanlı bir korkudan sebep
hem de ne biçim duymazdan gelebileceğini
arkadaşlık en önemli şeydir bu fani lisanda
geri kalanı yalandır, en beterinden dolandır
dermanı olmayan bi tatlı virüs, koca bir hasardır
usu değerli bi çeşit eşya olan garibim insanda
işbu yüzden sadece sana verebileceklerimi
sadece senin için yapabileceklerimi
sev istedim bi tek!
ha bi de şarkılar var tabii…
her biri için ağlayabileceğin dört saatinin olduğu
gençliğinin her notada biraz daha yorulduğu
Ahmet Kaya’nın bir olup ta Damien Rice ile
düşünün orta yerine bi karabasan gibi
boğazında düğüm, teninde sızım olup da
gitmemek üzere kapkaranlık oturduğu
sözünde, müziğinde tekrar tekrar
gözbebeklerini kuruttuğu
çocuksu bir kabullenişle
çiçek gibi soldurduğu
büyüme denen şeyin
sevdadan soğuttuğu
o namussuz şarkılar!
kolay kolay olmayacak bir şeyin
hayaliyle yaşamakmış sonra
sonsuza kadar kovalamakmış ümidi
esansı bu hayatın
asla okunmayacak bir şiiri yazmak
uğruna harcamakmış harfleri
ardında kaybolmamak için bırakmakmış
belkileri, üç noktaları
yazmasaydım
nerden bilebilirdim ki
…