49. yaş şiiri
Hayat, şiir yazmak için ufak bir bahanedir.
yarısına bir kala fark eyledim ilk
zavallı yaşamımın sonrası epey silik
her şey birazcık burada, her şey azıcık
gurbet denilen bu soyut mekanda
manzaram bile mesela
göl olmaktan çooook uzak
daha çok zavallı bi gölcük
tıpkı gülümseyen 49 yaşım gibi
ömürden çok ömürcük
törpüsü bile cılız; törpücük
anca kırıntısı bana kalan, aşım gibi
alıştım aslında buna
yarım bile diildi ki bişiler
hep idare eden hep bi ‘eh işte’
‘bu da işimizi görür’ bir nazlı mazi
sahibi ben değilem, dili ağu bir cazi
daha da fazlası olmasın zati
sonrası behmar özüme, dayanmazam
ama dedim a artık alıştım
zaman geçti buldum bi kovuk
küçük bile değil ha küçücük
anca hüznüme yer bulan bi deli telaş
anca yontulabildiğimden kalan talaş
anca pişmanlık, anca utançlarım
ahlarım, canlarım, cananlarım,
sözümün yaşları dolu bir oyuk
oradayım; çilede, davadayım
halden bilmeyeni anlamazam
ama sırıtmadı da hani
zamanla yakıştım, tanıştım
yükseldim fezaya, erdim ezaya
arz-ı endam salındım zamana, uzaya
bakayım istedim bi heves aşağıya
gözümün ucuyla fukara yaşamıma
büyüdükçe küçülmüşüm aga ben
adlandıkça aldanmış, alçalmış
un ufak olmuşum, zerre hatta
yerim yok, yurdum her yer
olmuşum minik; minicik
e taam olsun yani, daha ne istenir ki
bu yalın, bu talan, bu yalan hayatta
ya istememişim fazlasını
ya hak etmemişim kim bilir?
ben bilirim… ama
o da tam diil aslında
daha çok bilirimcik
ufak, hazin, sakin, asil, münir
o an anladım işte, Aşık’ım ben
umurum diil harfler, nameler
ben O’nun derdindeyim
yoldan ayrı, O’ndan ayrı yanmazam
geç de olsa aydım işe, Aşk’ım
“derviş makamından ayrılmazam”
hiç bir ‘yarım’ın yarını olmuyor
hiç bir yarimin harını
tüm kelimelerimi birileri çalmış
kervanın düzmüş, yolun bulmuş,
hakkını vermeden mırıldanmıştır
kalanları müstehzi birer anı olmuş
dostların ağzında hırpalanmıştır
demek ki eyi etmişim;
hiç bir şeyi, her kimseyi
gereğinden fazla ciddiye almamakla
kendi hallerine bırakmakla
bazan yok saymakla
orta halli hiçliklerine
seyre dalmakla
organlarıma takmamakla
eyi etmişim, çok eyi
gayrısı yok zati
yok daha beteri; o yüzden
dökme yüzünü kadre Anam
Tunceli’de doğurdun beni Eylül’ün 27’si
Kavgaya saldın, sevdaya yol ettin
bundan viranesi yok ki Babam
Eyleme resmeyledin
Bakırköy’den sağ çıktım
daha da hiç bişi yıkmaz oğlunu
bundan fazla tasa yok kainatta
bundan sonram hep bebek yüzü söz
bundan sonra abdalım
daha da fazla ağlamazam